Mealler
Araf Suresi - Mealler
Takip | Sure Ayetler | Meal |
---|---|---|
Araf 105. Ayet
105. Ayet
Yaşar Nuri Öztürk
"Allah hakkında gerçek dışında birşey söylememek benim üzerimde bir varoluş borcudur. Ben size Rabbinizden bir beyyine getirdim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder."
|
Yaşar Nuri Öztürk
"Allah hakkında gerçek dışında birşey söylememek benim üzerimde bir varoluş borcudur. Ben size Rabbinizden bir beyyine getirdim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder." |
|
Araf 105. Ayet
105. Ayet
Mustafa İslamoğlu
Bana yakışan Allah hakkında hakikatten başka bir şey söylememektir. Elbet size Rabbinizden apaçık mucizelerle geldim. Artık bırak da İsrailoğulları benimle gelsinler.
|
Mustafa İslamoğlu
Bana yakışan Allah hakkında hakikatten başka bir şey söylememektir. Elbet size Rabbinizden apaçık mucizelerle geldim. Artık bırak da İsrailoğulları benimle gelsinler. |
|
Araf 105. Ayet
105. Ayet
Rashad Khalifa
"It is incumbent upon me that I do not say about GOD except the truth. I come to you with a sign from your Lord; let the Children of Israel go."
|
Rashad Khalifa
"It is incumbent upon me that I do not say about GOD except the truth. I come to you with a sign from your Lord; let the Children of Israel go." |
|
Araf 105. Ayet
105. Ayet
The Monotheist Group
"It is not proper for me to say about God except the truth; I have come to you with a proof from your Lord. So send with me the Children of Israel."
|
The Monotheist Group
"It is not proper for me to say about God except the truth; I have come to you with a proof from your Lord. So send with me the Children of Israel." |
|
Araf 105. Ayet
105. Ayet
Edip-Layth
"It is not proper for me to say about God except the truth; I have come to you with proof from your Lord. So send with me the Children of Israel."
|
Edip-Layth
"It is not proper for me to say about God except the truth; I have come to you with proof from your Lord. So send with me the Children of Israel." |
|
Araf 105. Ayet
105. Ayet
Ali Rıza Safa
"Üzerimdeki yükümlülük, Allah hakkında gerçeklerden başkasını söylememektir. Efendinizden, size açık bir kanıtla geldim; İsrailoğullarını, artık benimle gönder!"
|
Ali Rıza Safa
"Üzerimdeki yükümlülük, Allah hakkında gerçeklerden başkasını söylememektir. Efendinizden, size açık bir kanıtla geldim; İsrailoğullarını, artık benimle gönder!" |
|
Araf 105. Ayet
105. Ayet
Süleymaniye Vakfı
Üzerimdeki görev, Allah hakkında sadece gerçeği söylemektir. Size Rabbinizden bir belge de getirdim. Artık İsrailoğullarının benimle birlikte hareketlerine engel çıkarma."
|
Süleymaniye Vakfı
Üzerimdeki görev, Allah hakkında sadece gerçeği söylemektir. Size Rabbinizden bir belge de getirdim. Artık İsrailoğullarının benimle birlikte hareketlerine engel çıkarma." |
|
Araf 105. Ayet
105. Ayet
Edip Yüksel
"ALLAH hakkında gerçeğin dışında bir şey söylememek benim görevimdir. Efendinizden size bir kanıt ile geldim; İsrail oğullarını benimle birlikte salıver."
|
Edip Yüksel
"ALLAH hakkında gerçeğin dışında bir şey söylememek benim görevimdir. Efendinizden size bir kanıt ile geldim; İsrail oğullarını benimle birlikte salıver." |
|
Araf 105. Ayet
105. Ayet
Erhan Aktaş
"Allah adına, hakikatten başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size, Rabb'inizden açık beyyinelerle[1] geldim. Öyleyse İsrailoğulları'nı benimle gönder."
|
Erhan Aktaş
"Allah adına, hakikatten başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size, Rabb'inizden açık beyyinelerle[1] geldim. Öyleyse İsrailoğulları'nı benimle gönder." |
|
Araf 105. Ayet
105. Ayet
Mehmet Okuyan
Allah hakkında gerçek(ler)den başka bir şey söylememek benim üzerime borçtur.[1] Elbette Rabbinizden size apaçık bir belge getirdim;[2] artık İsrailoğulları'nı benimle gönder!"
|
Mehmet Okuyan
Allah hakkında gerçek(ler)den başka bir şey söylememek benim üzerime borçtur.[1] Elbette Rabbinizden size apaçık bir belge getirdim;[2] artık İsrailoğulları'nı benimle gönder!" |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Ahmed Hulusi
(Firavun): "Eğer bir mucize ile geldinse, hadi getir mucizeni; eğer sözünde sadıksan!" dedi.
|
Ahmed Hulusi
(Firavun): "Eğer bir mucize ile geldinse, hadi getir mucizeni; eğer sözünde sadıksan!" dedi. |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Ali Bulaç
(Firavun) Dedi ki: "Eğer gerçekten bir ayet getirmişsen ve doğru sözlülerden isen, bu durumda onu getir (bakalım)."
|
Ali Bulaç
(Firavun) Dedi ki: "Eğer gerçekten bir ayet getirmişsen ve doğru sözlülerden isen, bu durumda onu getir (bakalım)." |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Bayraktar Bayraklı
Firavun şöyle dedi: "Eğer bir mucize getirdiysen ve gerçekten doğru söylüyorsan, onu ortaya çıkar."
|
Bayraktar Bayraklı
Firavun şöyle dedi: "Eğer bir mucize getirdiysen ve gerçekten doğru söylüyorsan, onu ortaya çıkar." |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Diyanet İşleri
Firavun, "Eğer açık bir delil getirdiysen haydi göster onu bakalım, şayet doğru söyleyenlerden isen" dedi.
|
Diyanet İşleri
Firavun, "Eğer açık bir delil getirdiysen haydi göster onu bakalım, şayet doğru söyleyenlerden isen" dedi. |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Elmalılı Hamdi Yazır
Eğer, dedi: Bir ayet ile geldinse getir onu bakalım sadıklardan isen
|
Elmalılı Hamdi Yazır
Eğer, dedi: Bir ayet ile geldinse getir onu bakalım sadıklardan isen |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Gültekin Onan
(Firavun) dedi ki: "Eğer gerçekten bir ayet getirmişsen ve doğru sözlülerden isen, bu durumda onu getir (bakalım)."
|
Gültekin Onan
(Firavun) dedi ki: "Eğer gerçekten bir ayet getirmişsen ve doğru sözlülerden isen, bu durumda onu getir (bakalım)." |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Hasan Basri Çantay
(Fir'avn şöyle) dedi: "Eğer sen bir ayet (mu'cize) getirdiysen göster onu, eğer sadıklardan isen".
|
Hasan Basri Çantay
(Fir'avn şöyle) dedi: "Eğer sen bir ayet (mu'cize) getirdiysen göster onu, eğer sadıklardan isen". |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
İbni Kesir
Dedi ki: Şayet sen, bir ayet getirdinse; göster onu, eğer sadıklardan isen.
|
İbni Kesir
Dedi ki: Şayet sen, bir ayet getirdinse; göster onu, eğer sadıklardan isen. |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Muhammed Esed
(Firavun): "Bir işaret, bir alamet getirdiysen, göster bakalım; tabi,doğru sözlü biriysen!" dedi.
|
Muhammed Esed
(Firavun): "Bir işaret, bir alamet getirdiysen, göster bakalım; tabi,doğru sözlü biriysen!" dedi. |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Şaban Piriş
-Eğer bir belge ile geldiysen, haydi doğru söyleyen biriysen onu ortaya koy, dedi.
|
Şaban Piriş
-Eğer bir belge ile geldiysen, haydi doğru söyleyen biriysen onu ortaya koy, dedi. |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Suat Yıldırım
"Eğer" dedi Firavun, "Gerçekten getirdiğin bir belge varsa ve sen doğru söyleyen biri isen, onu ortaya koy da görelim."
|
Suat Yıldırım
"Eğer" dedi Firavun, "Gerçekten getirdiğin bir belge varsa ve sen doğru söyleyen biri isen, onu ortaya koy da görelim." |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Süleyman Ateş
(Fir'avn) dedi. "Eğer bir ayet (mu'cize) getirmiş isen, hakikaten doğru söylüyorsan göster onu bakalım!"
|
Süleyman Ateş
(Fir'avn) dedi. "Eğer bir ayet (mu'cize) getirmiş isen, hakikaten doğru söylüyorsan göster onu bakalım!" |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Yaşar Nuri Öztürk
Firavun dedi: "Bir mucize getirdinse, doğru sözlülerden isen onu ortaya çıkar."
|
Yaşar Nuri Öztürk
Firavun dedi: "Bir mucize getirdinse, doğru sözlülerden isen onu ortaya çıkar." |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Mustafa İslamoğlu
(Firavun) dedi ki: "Madem ki bir mucizeyle geldin, o halde ortaya koy, tabi ki sözünün arkasında duruyorsan?"
|
Mustafa İslamoğlu
(Firavun) dedi ki: "Madem ki bir mucizeyle geldin, o halde ortaya koy, tabi ki sözünün arkasında duruyorsan?" |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Rashad Khalifa
He said, "If you have a sign, then produce it, if you are truthful."
|
Rashad Khalifa
He said, "If you have a sign, then produce it, if you are truthful." |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
The Monotheist Group
He said: "If you have come with a sign then bring it, if you are of the truthful?"
|
The Monotheist Group
He said: "If you have come with a sign then bring it, if you are of the truthful?" |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Edip-Layth
He said, "If you have come with a sign then bring it, if you are of the truthful?"
|
Edip-Layth
He said, "If you have come with a sign then bring it, if you are of the truthful?" |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Ali Rıza Safa
Dedi ki: "Bir mucize getirdiysen, göster onu; eğer doğruyu söylüyorsan?"
|
Ali Rıza Safa
Dedi ki: "Bir mucize getirdiysen, göster onu; eğer doğruyu söylüyorsan?" |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Süleymaniye Vakfı
Firavun dedi ki "Bir mucize(ayet) getirdiysen göster; tabii doğru sözlü biri isen."
|
Süleymaniye Vakfı
Firavun dedi ki "Bir mucize(ayet) getirdiysen göster; tabii doğru sözlü biri isen." |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Edip Yüksel
Dedi: "Bir ayet ile gelmişsen ve gerçekten doğru sözlüysen getir onu bakalım."
|
Edip Yüksel
Dedi: "Bir ayet ile gelmişsen ve gerçekten doğru sözlüysen getir onu bakalım." |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Erhan Aktaş
Firavun: "Eğer gerçekten bir ayet[1] getirdiysen ve doğru söyleyenlerdensen onu göster bakalım." dedi.
|
Erhan Aktaş
Firavun: "Eğer gerçekten bir ayet[1] getirdiysen ve doğru söyleyenlerdensen onu göster bakalım." dedi. |
|
Araf 106. Ayet
106. Ayet
Mehmet Okuyan
(Firavun) şöyle demişti: "Bir delil getirdiysen, doğru söyleyenlerdensen onu getir (göster)!"
|
Mehmet Okuyan
(Firavun) şöyle demişti: "Bir delil getirdiysen, doğru söyleyenlerdensen onu getir (göster)!" |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Ahmed Hulusi
(Bunun üzerine Musa) asasını bıraktı, birden o asa büyük bir yılan olarak göründü!
|
Ahmed Hulusi
(Bunun üzerine Musa) asasını bıraktı, birden o asa büyük bir yılan olarak göründü! |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Ali Bulaç
Böylelikle (Musa) asasını fırlatınca, anında apaçık bir ejderha oluverdi.
|
Ali Bulaç
Böylelikle (Musa) asasını fırlatınca, anında apaçık bir ejderha oluverdi. |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Bayraktar Bayraklı
Bunun üzerine Musa asasını yere attı, o hemen tam anlamıyla bir ejderha oluverdi.
|
Bayraktar Bayraklı
Bunun üzerine Musa asasını yere attı, o hemen tam anlamıyla bir ejderha oluverdi. |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Diyanet İşleri
Bunun üzerine Musa, asasını yere attı. Bir de ne görsünler, apaçık bir ejderha.
|
Diyanet İşleri
Bunun üzerine Musa, asasını yere attı. Bir de ne görsünler, apaçık bir ejderha. |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Elmalılı Hamdi Yazır
Bunun üzerine asasını bırakıverdi, ne baksın o koskoca bir ejderha kesiliverdi
|
Elmalılı Hamdi Yazır
Bunun üzerine asasını bırakıverdi, ne baksın o koskoca bir ejderha kesiliverdi |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Gültekin Onan
Böylelikle (Musa) asasını fırlatınca, anında apaçık bir ejderha oluverdi.
|
Gültekin Onan
Böylelikle (Musa) asasını fırlatınca, anında apaçık bir ejderha oluverdi. |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Hasan Basri Çantay
Bunun üzerine (Musa) asasını bırakdı, bir de ne görsünler: O, apaçık bir ejderhadır.
|
Hasan Basri Çantay
Bunun üzerine (Musa) asasını bırakdı, bir de ne görsünler: O, apaçık bir ejderhadır. |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
İbni Kesir
Bunun üzerine asasını bıraktı. Bir de ne görsünler; o, apaçık bir ejderhadır.
|
İbni Kesir
Bunun üzerine asasını bıraktı. Bir de ne görsünler; o, apaçık bir ejderhadır. |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Muhammed Esed
Bunun üzerine (Musa), asasını yere bıraktı: Oo! (bir de ne görsünler!) düpedüz bir yılandı, bu;
|
Muhammed Esed
Bunun üzerine (Musa), asasını yere bıraktı: Oo! (bir de ne görsünler!) düpedüz bir yılandı, bu; |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Şaban Piriş
O anda Musa bastonunu attı. Şimdi o apaçık bir ejderha olmuştu.
|
Şaban Piriş
O anda Musa bastonunu attı. Şimdi o apaçık bir ejderha olmuştu. |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Suat Yıldırım
(107-108) Bunun üzerine Musa, asasını yere bırakıverdi, bir de ne görsün: o koskoca bir ejderha kesilmiş! Elini sıyırıp çıkardı, bir de ne görsün: Bakan kimseler için parlak mı parlak, ışık saçan bir el haline gelmiş!
|
Suat Yıldırım
(107-108) Bunun üzerine Musa, asasını yere bırakıverdi, bir de ne görsün: o koskoca bir ejderha kesilmiş! Elini sıyırıp çıkardı, bir de ne görsün: Bakan kimseler için parlak mı parlak, ışık saçan bir el haline gelmiş! |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Süleyman Ateş
Bunun üzerine (Musa), asasını attı, birden o, açıkça bir ejderha (oluverdi).
|
Süleyman Ateş
Bunun üzerine (Musa), asasını attı, birden o, açıkça bir ejderha (oluverdi). |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Yaşar Nuri Öztürk
Bunun üzerine Musa, asasını yere attı; birden korkunç bir ejderha oluverdi o.
|
Yaşar Nuri Öztürk
Bunun üzerine Musa, asasını yere attı; birden korkunç bir ejderha oluverdi o. |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Mustafa İslamoğlu
Bunun üzerine (Musa) asasını yere bıraktı: Fakat o da ne? Düpedüz bır yılandı o!
|
Mustafa İslamoğlu
Bunun üzerine (Musa) asasını yere bıraktı: Fakat o da ne? Düpedüz bır yılandı o! |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Rashad Khalifa
He threw down his staff, and it turned into a tremendous serpent.
|
Rashad Khalifa
He threw down his staff, and it turned into a tremendous serpent. |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
The Monotheist Group
He cast down his staff and it manifested into a serpent.
|
The Monotheist Group
He cast down his staff and it manifested into a serpent. |
|
|
Edip-Layth
He threw down his staff and there it was an obvious serpent. |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Ali Rıza Safa
Bunun üzerine, değneğini attığında, apaçık büyük bir yılan oldu.
|
Ali Rıza Safa
Bunun üzerine, değneğini attığında, apaçık büyük bir yılan oldu. |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Süleymaniye Vakfı
Musa hemen değneğini yere attı. Birden bire tam bir yılan oluverdi.
|
Süleymaniye Vakfı
Musa hemen değneğini yere attı. Birden bire tam bir yılan oluverdi. |
|
|
Edip Yüksel
Asasını attı, iri bir yılan oluverdi. |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Erhan Aktaş
Bunun üzerine, Musa asasını yere bıraktı, asa sahici büyük bir yılan[1] oldu.
|
Erhan Aktaş
Bunun üzerine, Musa asasını yere bıraktı, asa sahici büyük bir yılan[1] oldu. |
|
Araf 107. Ayet
107. Ayet
Mehmet Okuyan
(Musa) asasını atmıştı. Bir de ne görsünler, o (asa) apaçık bir yılan (olmuş)![1]
|
Mehmet Okuyan
(Musa) asasını atmıştı. Bir de ne görsünler, o (asa) apaçık bir yılan (olmuş)![1] |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Ahmed Hulusi
Ve (Musa) elini çekip çıkardı, birden o (el) parlayan beyaz ışık halinde göründü!
|
Ahmed Hulusi
Ve (Musa) elini çekip çıkardı, birden o (el) parlayan beyaz ışık halinde göründü! |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Ali Bulaç
(Bir de) Elini sıyırdı, o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi).
|
Ali Bulaç
(Bir de) Elini sıyırdı, o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi). |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Bayraktar Bayraklı
Elini çıkardı. Birdenbire o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi.
|
Bayraktar Bayraklı
Elini çıkardı. Birdenbire o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi. |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Diyanet İşleri
Elini (koynundan) çıkardı. Bir de ne görsünler o, bakanlar için, bembeyaz olmuş.
|
Diyanet İşleri
Elini (koynundan) çıkardı. Bir de ne görsünler o, bakanlar için, bembeyaz olmuş. |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Elmalılı Hamdi Yazır
ve elini sıyırdı çıkardı, ne baksın o bakanlara bembeyaz parlıyor
|
Elmalılı Hamdi Yazır
ve elini sıyırdı çıkardı, ne baksın o bakanlara bembeyaz parlıyor |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Gültekin Onan
(Bir de) Elini sıyırdı, o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi).
|
Gültekin Onan
(Bir de) Elini sıyırdı, o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi). |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Hasan Basri Çantay
Elini çıkardı. Ne görsünler: O da temaşa edenlere (ışıklar saçan) bembeyaz (bir el).
|
Hasan Basri Çantay
Elini çıkardı. Ne görsünler: O da temaşa edenlere (ışıklar saçan) bembeyaz (bir el). |
|
|
İbni Kesir
Elini çıkardı, ne görsün; o da bakanlara bembeyaz. |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Muhammed Esed
Ve (sonra) elini yukarı kaldırdı: Oo! Bir de baktılar, bembeyaz, ışıl ışıl!
|
Muhammed Esed
Ve (sonra) elini yukarı kaldırdı: Oo! Bir de baktılar, bembeyaz, ışıl ışıl! |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Şaban Piriş
Elini koynuna soktu. O şimdi bakanların (gözünü kamaştıran) bembeyaz bir el idi
|
Şaban Piriş
Elini koynuna soktu. O şimdi bakanların (gözünü kamaştıran) bembeyaz bir el idi |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Suat Yıldırım
(107-108) Bunun üzerine Musa, asasını yere bırakıverdi, bir de ne görsün: o koskoca bir ejderha kesilmiş! Elini sıyırıp çıkardı, bir de ne görsün: Bakan kimseler için parlak mı parlak, ışık saçan bir el haline gelmiş!
|
Suat Yıldırım
(107-108) Bunun üzerine Musa, asasını yere bırakıverdi, bir de ne görsün: o koskoca bir ejderha kesilmiş! Elini sıyırıp çıkardı, bir de ne görsün: Bakan kimseler için parlak mı parlak, ışık saçan bir el haline gelmiş! |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Süleyman Ateş
Ve elini (böğründen) çıkardı, birden o, bakanlar için, bembeyaz parlayan bir şey oldu.
|
Süleyman Ateş
Ve elini (böğründen) çıkardı, birden o, bakanlar için, bembeyaz parlayan bir şey oldu. |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Yaşar Nuri Öztürk
Elini çekip çıkardı; birden o el, bakanların önünde bembeyaz kesildi.
|
Yaşar Nuri Öztürk
Elini çekip çıkardı; birden o el, bakanların önünde bembeyaz kesildi. |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Mustafa İslamoğlu
Ve elini çıkardı: Bir de baktılar ki, göz kamaştırıcı bir parlaklık!
|
Mustafa İslamoğlu
Ve elini çıkardı: Bir de baktılar ki, göz kamaştırıcı bir parlaklık! |
|
|
Rashad Khalifa
He took out his hand, and it was white to the beholders. |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
The Monotheist Group
And he drew out his hand, and it became pure white for the onlookers.
|
The Monotheist Group
And he drew out his hand, and it became pure white for the onlookers. |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Edip-Layth
He drew out his hand, and it became pure white for the spectators.
|
Edip-Layth
He drew out his hand, and it became pure white for the spectators. |
|
|
Ali Rıza Safa
Ve elini çekip çıkardığında, o ışıltıyı seyrettiler. |
|
|
Süleymaniye Vakfı
Elini çıkardı, ona bakanlar için bembeyaz oluverdi. |
|
|
Edip Yüksel
Elini çıkardı, bakanlar için bembeyaz oluverdi. |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Erhan Aktaş
Ve elini çıkardığı zaman, eli bakanlar için bembeyaz parlayıverdi.
|
Erhan Aktaş
Ve elini çıkardığı zaman, eli bakanlar için bembeyaz parlayıverdi. |
|
Araf 108. Ayet
108. Ayet
Mehmet Okuyan
Elini de (koynundan) çıkarmıştı. Bir de ne görsünler, o (eli) bakanlara bembeyaz (görünmüştü).[1]
|
Mehmet Okuyan
Elini de (koynundan) çıkarmıştı. Bir de ne görsünler, o (eli) bakanlara bembeyaz (görünmüştü).[1] |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Ahmed Hulusi
Firavun'un halkınının ileri gelenleri (rahipler): "Muhakkak ki bu çok şey bilen bir sihirbaz" dediler...
|
Ahmed Hulusi
Firavun'un halkınının ileri gelenleri (rahipler): "Muhakkak ki bu çok şey bilen bir sihirbaz" dediler... |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Ali Bulaç
Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki: "Bu gerçekten bilgin bir büyücüdür.";
|
Ali Bulaç
Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki: "Bu gerçekten bilgin bir büyücüdür."; |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Bayraktar Bayraklı
Firavun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: "Bu çok usta bir sihirbazdır."
|
Bayraktar Bayraklı
Firavun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: "Bu çok usta bir sihirbazdır." |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Diyanet İşleri
Firavun'un kavminden ileri gelenler, dediler ki: "Şüphesiz bu adam usta bir sihirbazdır."
|
Diyanet İşleri
Firavun'un kavminden ileri gelenler, dediler ki: "Şüphesiz bu adam usta bir sihirbazdır." |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Elmalılı Hamdi Yazır
Fir'avnın kavminden o cemiyyet, bu, dedi: şüphesiz çok bilgiç bir sihirbaz
|
Elmalılı Hamdi Yazır
Fir'avnın kavminden o cemiyyet, bu, dedi: şüphesiz çok bilgiç bir sihirbaz |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Gültekin Onan
Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki: "Bu gerçekten bilgin bir büyücüdür."
|
Gültekin Onan
Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki: "Bu gerçekten bilgin bir büyücüdür." |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Hasan Basri Çantay
(109-110) Fir'avnın kavminden ileri gelenler dedi ki: "Bu sizi yurdunuzdan çıkarmak isteyen bilgin bir büyücüdür muhakkak". (Fir'avn sordu:) "O halde ne buyurursunuz"?
|
Hasan Basri Çantay
(109-110) Fir'avnın kavminden ileri gelenler dedi ki: "Bu sizi yurdunuzdan çıkarmak isteyen bilgin bir büyücüdür muhakkak". (Fir'avn sordu:) "O halde ne buyurursunuz"? |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
İbni Kesir
Firavun'un kavminden ileri gelenler: Doğrusu bu, bilgin bir sihirbazdır, dediler.
|
İbni Kesir
Firavun'un kavminden ileri gelenler: Doğrusu bu, bilgin bir sihirbazdır, dediler. |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Muhammed Esed
Firavunun uyrukları arasında ileri gelenler "Doğrusu, çok şey bilen usta bir sihirbazmış bu" dediler,
|
Muhammed Esed
Firavunun uyrukları arasında ileri gelenler "Doğrusu, çok şey bilen usta bir sihirbazmış bu" dediler, |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Şaban Piriş
Firavun kavminden ileri gelenler: - Bu, bilgin bir sihirbaz, dediler.
|
Şaban Piriş
Firavun kavminden ileri gelenler: - Bu, bilgin bir sihirbaz, dediler. |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Suat Yıldırım
Firavun'un ileri gelen yetkilileri: "Anlaşıldı, bu usta bir sihirbaz!" dediler.
|
Suat Yıldırım
Firavun'un ileri gelen yetkilileri: "Anlaşıldı, bu usta bir sihirbaz!" dediler. |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Süleyman Ateş
Fir'avn kavminden ileri gelen bir topluluk dediler ki: "Bu, çok bilgili bir büyücüdür!"
|
Süleyman Ateş
Fir'avn kavminden ileri gelen bir topluluk dediler ki: "Bu, çok bilgili bir büyücüdür!" |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Yaşar Nuri Öztürk
Firavun toplumunun kodamanları şöyle konuştular: "Bu adam gerçekten çok bilgili bir büyücü."
|
Yaşar Nuri Öztürk
Firavun toplumunun kodamanları şöyle konuştular: "Bu adam gerçekten çok bilgili bir büyücü." |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Mustafa İslamoğlu
Firavun toplumunun seçkinleri dediler ki: "Anlaşıldı ki bu kişi, bu işleri iyi bilen bir sihirbazmış,
|
Mustafa İslamoğlu
Firavun toplumunun seçkinleri dediler ki: "Anlaşıldı ki bu kişi, bu işleri iyi bilen bir sihirbazmış, |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Rashad Khalifa
The leaders among Pharaoh's people said, "This is no more than a clever magician.
|
Rashad Khalifa
The leaders among Pharaoh's people said, "This is no more than a clever magician. |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
The Monotheist Group
The commanders from among the people of Pharaoh said: "This is a knowledgeable magician!"
|
The Monotheist Group
The commanders from among the people of Pharaoh said: "This is a knowledgeable magician!" |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Edip-Layth
The commanders among the people of Pharaoh said, "This is a knowledgeable magician!"
|
Edip-Layth
The commanders among the people of Pharaoh said, "This is a knowledgeable magician!" |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Ali Rıza Safa
Firavun toplumunun ileri gelenleri, şöyle dediler: "Aslında, gerçekten bilgili bir büyücü bu!"
|
Ali Rıza Safa
Firavun toplumunun ileri gelenleri, şöyle dediler: "Aslında, gerçekten bilgili bir büyücü bu!" |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Süleymaniye Vakfı
Firavun'un halkından itibarlı kişiler dediler ki "Bu gerçekten bilgin bir sihirbaz!"
|
Süleymaniye Vakfı
Firavun'un halkından itibarlı kişiler dediler ki "Bu gerçekten bilgin bir sihirbaz!" |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Edip Yüksel
Firavunun halkından ileri gelenler, durumu tartıştılar ve "Bu, uzman bir sihirbazdır" dediler,
|
Edip Yüksel
Firavunun halkından ileri gelenler, durumu tartıştılar ve "Bu, uzman bir sihirbazdır" dediler, |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Erhan Aktaş
Firavun halkının meleleri:[1] "Bu gerçekten bilgin bir büyücüdür." dediler.
|
Erhan Aktaş
Firavun halkının meleleri:[1] "Bu gerçekten bilgin bir büyücüdür." dediler. |
|
Araf 109. Ayet
109. Ayet
Mehmet Okuyan
(109, 110) Firavun'un kavminden yöneticiler şöyle demişlerdi: "Şüphesiz ki bu, sizi yurdunuzdan çıkarmak isteyen çok bilgili bir büyücüdür." (Firavun) "Öneriniz nedir?" demişti.
|
Mehmet Okuyan
(109, 110) Firavun'un kavminden yöneticiler şöyle demişlerdi: "Şüphesiz ki bu, sizi yurdunuzdan çıkarmak isteyen çok bilgili bir büyücüdür." (Firavun) "Öneriniz nedir?" demişti. |
|
Araf 110. Ayet
110. Ayet
Ahmed Hulusi
"Sizi arzınızdan (makamınızdan) uzaklaştırmak istiyor"... (Firavun sordu): "Öneriniz ne?"
|
Ahmed Hulusi
"Sizi arzınızdan (makamınızdan) uzaklaştırmak istiyor"... (Firavun sordu): "Öneriniz ne?" |
|
Araf 110. Ayet
110. Ayet
Ali Bulaç
"Sizi topraklarınızdan sürüp çıkarmak istiyor. Bu durumda ne buyuruyorsunuz?"
|
Ali Bulaç
"Sizi topraklarınızdan sürüp çıkarmak istiyor. Bu durumda ne buyuruyorsunuz?" |
İletişime Geçin
Yardıma mı ihtiyacınız var? Hızlı bir şekilde yardım için destek ekibimizle iletişime geçin.
Henüz Üye Değil misiniz?
Kaydolun! Kendinize özel takip ve favori listeleri oluşturabilirsiniz.