Mealler

Hani Musa'ya Kitabı (varlığın hakikati bilgisini) ve Furkan'ı (doğrularla yanlışları ayırt etme yetisini - bilgisini) vermiştik; gerçeğe yönelesiniz diye.

Ve hidayete eresiniz diye Musa'ya Kitab'ı ve Furkan'ı verdik.

Hani biz, doğru yolu bulasınız diye Musa'ya kitabı ve furkanı vermiştik.

Hani, doğru yolu tutasınız diye Musa'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) ve Furkan'ı vermiştik.

Ve bir vakit Musaya o kitabı ve fürkanı verdik, gerekti ki doğru gidecektiniz

Ve hidayete ermeniz için de Musa'ya kitabı ve furkanı verdik.

Hani Musaya, (sapıklıkdan ayrılıb) doğru yola gelesiniz diye, ("Tur" da) o kitabı (Tevratı) ve Furkaanı (Hak ile batılı ayırd eden hükümleri) vermişdik.

Hani, Musa'ya; hidayete eresiniz diye kitab ve furkan vermiştik.

Ve (hatırlayın), Musa'ya ilahi kelamı -(böylece) doğruyu yanlıştan ayırt etmek için (kullanacağı) ölçüyü -vermiştik ki doğru yola yönelesiniz;

Doğru yola gelesiniz diye Musa'ya kitabı ve furkanı vermiştik.

Musa'ya Kitap ve Furkan'ı verdik, ta ki doğru yolda yürüyebilesiniz.

Yola gelesiniz diye Musa'ya Kitap ve furkan (gerçekle batılı birbirinden ayıran ölçü) vermiştik.

İyiye ve güzele yol bulursunuz ümidiyle Musa'ya Kitap'ı ve furkanı/hakla batılı ayıran mesajı vermiştik.

Yine doğru yolu bulmakta kılavuz edinmeniz için Musa'ya hakkı batıldan ayıran Kitabı vermiştik.

Recall that we gave Moses scripture and the statute book, that you may be guided.

And We gave Moses the Book and the criterion, perhaps you would be guided.

We gave Moses the book and the criterion so that perhaps you would be guided.

Ve Musa'ya, Kitap'ı ve Gerçeği Ayrıştıran'ı verdik; belki doğru yola erişirsiniz diye.

Belki doğru yola gelirsiniz diye Musa'ya o kitabı, o furkanı[1] vermiştik.

Yola gelmeniz için de Musa'ya kitabı ve yasayı verdik.

Doğru yolu bulasınız diye, Musa'ya Kitap'ı ve Furkan'ı[1] verdik.

Hani doğru yolu bulasınız diye Musa'ya Kitabı ve furkânı[1] (doğruyu yanlıştan ayırma yeteneği) vermiştik.