Mealler

Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir O; doğuların da Rabbidir O.

gökleri, yerin ve onların arasındaki her şeylerin Rabbi; ve bütün doğuların Rabbi.

The Lord of the heavens and the earth, and everything between them, and Lord of the easts.,

The Lord of the heavens and the earth, and what lies between them, and the Lord of the sunrises.

The Lord of the heavens and the earth, and what lies between them, and Lord of the easts.

Göklerin, Yeryüzünün ve İkisi Arasındakilerin Efendisi ve Doğuların Efendisidir.[375]

O, göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin sahibidir. Güneşin doğuş noktalarının[1] da sahibidir.

Göklerin, yerin ve her ikisinin arasında bulunanların Efendisidir, doğuların Efendisidir.

Göklerin, yerin ve ikisinin arasında olanların Rabb'idir. Ve doğuların[1] Rabb'idir.

Hem göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi hem de doğuların Rabbidir.

Muhakkak ki biz, o Dünya semasını gezegenler ile zinetlendirdik.

Şüphesiz biz dünya göğünü 'çekici bir süsle', yıldızlarla süsleyip donattık.

Biz, o yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsleyip donattık.

Biz, en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık.

Bakınız biz o Dünya Semayı (o yakın Göğü) bir ziynetle donattık; kevakib.

Şüphesiz biz dünya göğünü 'çekici bir süsle', yıldızlarla süsleyip donattık.

Hakikat biz (size) en yakın göğü bir zinetle, yıldızlarla (donatıp) süsledik.

Doğrusu Biz; dünya göğünü bir süsle, yıldızlarla süsledik.

Biz yeryüzüne en yakın gökleri yıldızların güzelliğiyle süsledik,

Biz, en yakın göğü yıldızlarla süsledik.

Biz yere en yakın semayı yıldızlarla süsledik.

Biz en yakın göğü bir zinetle, yıldızlarla süsledik.

Biz o yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsleyip donattık.

Şüphesiz Biz, yerin en yakın göğünü yıldızların güzelliğiyle süsledik;

We have adorned the lowest heaven with adorning planets.,

We have adorned the lower heaven with the decoration of planets.

We have adorned the lowest heaven with the decoration of planets.

Aslında, dünya gök katını gezegenlerle süsledik.

Biz, en yakınınızda olan göğü bir süsle; yıldızlarla süsledik.

Biz en aşağıdaki göğü gezegenler ile süsleyip,

Biz, dünya semasını bir ziynetle, yıldızlarla bezedik.

Şüphesiz ki biz yakın göğü gezegenlerden oluşan süsle süsledik.[1]

(Dünya semasını) kurallara itaatten çıkan her şeytandan koruduk.

Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk;

O yakın göğü her türlü inatçı asi şeytandan koruduk.

Onu itaatten çıkan her şeytandan koruduk.

Hem mütemerrid ve her şeytandan koruduk

Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk;

(Onu itaatden çıkan) her mütemerrid şeytandan koruduk.

Ve onu inatçı her şeytandan koruduk.

ve onları her türlü bozguncu, şeytani güce karşı emin kıldık,

Her inatçı şeytandan koruyarak.

Ve orayı her türlü şeytandan koruduk.

Ve (onu) ita'at dışına çıkan her türlü şeytandan koruduk.

Ve her türlü inatçı, asi şeytandan koruduk.

üstelik (onları) her isyankar Şeytanın tasallutundan koruduk,

We guarded it from every evil devil.

And to guard against every rebellious devil.

To guard against every rebellious devil.

Ve bozgunculuk yapan şeytanların tümünden koruduk.